KOLEKSİYONERLERİN GÖZDESİ: CARTIER CRASH
CRASH BUGÜN GEZEGENDEKİ EN KOLEKSİYONLUK SAATLERDEN BİRİ HALİNE GELİRKEN, TARİHSEL ÖNEMİNİ İNCELİYOR, SAYISIZ YİNELEMESİNİ KEŞFEDİYORUZ.
Louis-François Cartier tarafından 1847 yılında Paris’te kurulan Maison, 1902 yılında Londra’ya kadar uzandı. Louis-Francois Cartier’nin oğlu Alfred, üç oğlu – Louis, Pierre ve Jacques – ile küresel hakimiyet için bir plan yapmıştı. Modern seyahat kolaylığını önceleyen öngörüleri, Cartier’i coğrafi konumlarından bağımsız olarak kraliyet ve dünyanın seçkinleri için tercih edilen kuyumcu olarak konumlandırmayı amaçlıyordu. Louis Paris’teki genel merkezi yönetirken, Pierre New York’taki yan kuruluşun başına geçti ve Jacques, başlangıçta Londra’daki ağabeyi Pierre’e eşlik ederek İngiliz başkentindeki işlerin sorumluluğunu üstlendi.

Alfred Cartier ve üç oğlu 1922 yılında. Soldan: Pierre, Louis, Alfred ve Jacques. (Görsel: Cartier)

1950’lerin savaş sonrası Londra’sı, savaş zamanındaki karne uygulamasının ve muhafazakâr sosyal normların yankılarıyla, kısıtlama ile karakterize ediliyordu. Ancak 1960’lara gelindiğinde, köklü bir kültürel değişim her şeyi sarsmaya başladı. Bu, dinamik bir gençlik kültürünün, ekonomik refahın ve kişisel özgürlüğe duyulan açlığın bir araya gelerek Londra’nın kalbinde unutulmaz bir değişim dalgası yarattığı Swinging Sixties dönemiydi. O sıralarda Jacques Cartier’nin oğlu Jean-Jacques, Paris şubesinde Cartier’nin en iyi tasarımcısı Charles Jacqueau’nun yanında çıraklık eğitimini tamamlamıştı. Jean-Jacques Londra operasyonlarının sorumluluğunu üstlendi ve saat tekliflerini genişletmeye odaklandı. Üç şube arasında Cartier Londra, şehrin kültürel, sosyal ve sanatsal dönüşümlerinin karmaşık dokusunu yansıtarak kendi başına bir hayat sürdüğü için büyük bir gizeme sahiptir. Baignoire Allongèe, Pebble ve Asymétrique Londra butiğinden çıkmıştır. Ancak en çarpıcı yaratım 1967’deki Crash oldu.
CRASH’IN DOĞUŞU
Yakın zamana kadar, Crash’ın doğuşu gizemle örtülüydü. Resmi kayıtların olmaması birçok büyüleyici hikâyenin ortaya çıkmasına neden oldu. Bazıları tasarımının Salvador Dali’nin sürrealist başyapıtı ‘Belleğin Sürekliliği’ndeki (The Persistence of Memory) eriyen saatlerden esinlendiğine inanırken, daha yaygın bir rivayet ise bir araba kazasının ardından dramatik bir bozulmaya uğrayan bir Cartier Maxi Oval’den (Baignoire Allongée) ortaya çıktığı inanılıyordu.

Cartier Baignoire 1955

Baignoire Maxi Oval 1960

Gerçek daha ağırbaşlı ama yine de büyüleyiciydi. Jean-Jacques Cartier’nin torunu ve The Cartiers: (The Untold Story of the Family Behind the Jewelry Empire) kitabının yazarı Francesca Cartier Brickell’e göre: Maxi Oval gerçekten de bir sıçrama noktası olarak hizmet etmişti. Ancak Jean-Jacques ve tasarımcı Rupert Emmerson, ‘psychedelic’ dönemin ruhunu yakalama umuduyla Cartier’nin görsel kimliğinin sınırlarını, Cartier’nin daha önce yaptığı her şeyin tamamen dışında olacak şekilde zorlamışlardır.

Cartier Brickell şöyle yazmıştı: “Gerçek şu ki 1960’lar Londra’da uyumsuzluğun hüküm sürdüğü bir dönemdi. Aralarında aktör Stewart Granger’ın da bulunduğu çok sayıda sadık müşteri “başka hiçbir şeye benzemeyen” bir saat talep ediyordu. Saatler ve kasalar konusunda tasarımcı Rupert Emmerson ile yakın çalışan Jean-Jacques, onunla popüler Maxi Oval tasarımını “uçlarını bir noktada sıkıştırıp ortasına bir kıvrım koyarak” bir kaza geçirmiş gibi görünecek şekilde nasıl ayarlayabileceklerini tartıştı.

İlginç bir şekilde, Emmerson bir sonraki toplantılarında Jean-Jacques’a önerilen konseptin çeşitli versiyonlarını sundu. Hatta çarpışma temasını vurgulamak için çatlak görünümlü bir kadran içeren bir tasarım bile sundu, ancak bu öneri Jean-Jacques tarafından beğenilmedi. Jean-Jacques yeniliklere açık olmakla birlikte, nihai ürünün estetik açıdan hoş bir nesne olarak kalması gerektiğine inanıyordu. Bu nedenle, Emmerson’a tasarımın bazı yönlerini hafifletmesi tavsiye edildi ve çatlak kadran fikrinden vazgeçildi.

Tasarıma son şeklini verdikten sonra, en uygun mekanizmayı belirlemek için Jaeger-LeCoultre’dan tavsiye aldılar. Kasa, Doğu Londra’daki Wright & Davies atölyesindeki ustalara emanet edildi ve burada altın levhalar elle asimetrik kasaya dönüştürüldü. Daha sonra kuyumcular tarafından elle tamamlandı. Cartier Brickell, standart bir saat kasasının yapımının genellikle otuz beş saatlik bir emek gerektirdiğini, ancak bu benzersiz eserin alışılmadık kıvrımlarıyla tipik dikdörtgen, kare ve oval modellerden önemli ölçüde ayrıldığını ve çok daha uzun bir üretim süresi gerektirdiğini belirtiyor. Kadran ise Rupert Emmerson tarafından elle boyanmıştır.

Tamamlandıktan sonra Cartier Londra’nın baş saat ustası Eric Denton’a gönderildi. Montaj süreci sırasında, kadranı tasarlamanın bundan daha zor bir iş olduğunu fark ettiler. Her mekanik saati oluşturan çarklar doğası gereği dairesel ve ibreler düz olduğundan, doğru zaman okuması için düzensiz kadran üzerindeki bozuk Roma rakamlarını doğru bir şekilde konumlandırmak önemli bir zorluktu.

Sonuç olarak, saati parçalara ayırmak ve kadranı birçok kez yeniden boyamak zorunda kaldılar. Cartier Brickell şöyle yazmıştır: “Yapılan tüm bu muazzam işlere rağmen Crash saatleri firmaya büyük kârlar sağlamadı.” Crash’in zanaatkar doğası nedeniyle hiçbir zaman çok sayıda üretilmedi.

LONDON CRASH (1967 – 1990)

London Crash 1967

İlk Crash saat, sadece kendine özgü tasarımıyla değil, aynı zamanda cesur boyutlarıyla da dikkat çekiyordu. Sarı altından üretilen Crash, 43 mm uzunluğunda ve 25 mm (kurma kolu hariç 23) genişliğindeydi; bu da onu sonraki Crash saatlerinin çoğu da dahil olmak üzere Cartier modellerinin çoğundan daha büyük yapıyordu. Saat, ufak tonnaau biçimli bir mekanizma olan Jaeger-LeCoultre kal. 841 ile çalışıyordu.

90’ların London Crash saatlerinin karakteristik özelliği olan farklı bir yazı karakterine sahip sarı altından bir 1991 London Crash. (Görsel: Sotheby’s)

PARİS CRASH (1991’DEN İTİBAREN)

Kadranında ‘Londra’ yerine ‘Paris’ yazan ve sadece sarı altın renginde üretilen 400 parçalık 1991 sınırlı üretiminden bir Crash. (Görsel: Sotheby’s)

1991 yılında Cartier Paris, Crash’ı 400 adetlik sınırlı sayıda, 38,5 mm’ye 22,5 mm ölçülerinde daha küçük bir sarı altın kasada ve “Londra” yerine “Paris” kelimesiyle tanıttı. Ayrıca, Cartier gizli imzası, “Cartier” kelimesinin hassas büyük harflerle yazıldığı VII rakamına dahil edildi. Sonraki yıllarda pembe altın, beyaz altın ve platin gibi çeşitli materyallerden özel siparişler üretildi.
CRASH DIAMONDS (1990’LARDAN GÜNÜMÜZE)
Cartier, 1990’lar boyunca ve 2000’lerin başında, sarı altından başlayarak aynı 38,5 mm’ye 22,5 mm boyutlarında elmas setli versiyonları tanıttı. Saat, üç sıra pave set pırlanta ve parlak kesim pırlantalı boncuklu bir taç setine sahipti.
2013 yılında Cartier, her biri 267 adetle sınırlı olan pembe ve beyaz altın metal bileklik üzerindeki ilk Crash’ı tanıttı. Ayrıca, her iki metalde de elmas bileklik varyasyonları vardı ve bunların her biri sadece 67 parça ile sınırlıydı.

Gözyaşı damlası bağlantılı bilekliği ile sınırlı sayıda üretilen elmas setli Crash 2013 yılında tanıtıldı (Görsel: Cartier)

SKELETON (2015 – 2016)

Sınırlı sayıda üretilen platin Crash Skeleton 2015 yılında piyasaya sürüldü ve daha sonra 2016 yılında pırlantalarla süslenmiş pembe altın ve platin olarak üretildi.

Ardından 2015’te platin ilk skeleton modeli, 2016’da ise her biri 67 adetle sınırlı pembe altın ve elmas kaplı platin versiyonu üretildi. En önemlisi, Crash Skeleton, köprüleri Roma rakamları oluşturacak şekilde iskelet haline getirilmiş, gerçekten şekilli bir mekanizmaya sahip tek Crash olma özelliğini koruyor.

Sınırlı sayıda üretilen Crash Skeleton’un üç çarpıcı mücevher setli versiyonu bulunmaktadır: mavi safir, elmas ve yakut (2017) ve tamamen yakutlarla süslenmiş bir model (2018)

Cartier 2019 yılında, sarı elmas, pembe safir ve elmas ile zümrüt kombinasyonundan oluşan üçüncü bir model olmak üzere renkli taşlarla süslenmiş platin Skeleton modellerini tanıttı.

Sınırlı sayıda üretilen platin Skeleton modelleri 2019.

Cartier, Crash’ın en abartılı ve büyüleyici versiyonu olan Crash Tigrée’yi, 2022 yılında tanıttı. 50 adetle sınırlı olan bu versiyon, mücevher dizme ve mine sanatını bir araya getirerek, bakış açısına bağlı olarak bir kaplan, timsah, kıvrımlı bir nehir veya Swinging Sixties’e ‘psychedelic’ bir övgü gibi çeşitli yorumları çağrıştıran soyut, Rorschach benzeri bir görsel efekt ortaya çıkarıyor.

Crash Tigrée

Ürün Başarıyla Sepetinize Eklenmiştir
Whatsapp